Yok daha neler!
Şahin Sevinç, bırakamadığı aktif siyasete geri döndü…
Zaman yolculuğu yapacak kadar uzun bir zaman geçmedi aslında.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Bursa programından sonra Şahin Sevinç, sosyal medya hesaplarından açıklama yaparak ‘aktif’ siyaseti bıraktığını söylemişti.
Ardından çok konuşuluyor olmuş olsa da resmi olarak herhangi bir istifa söz konusu değildi.
Meclis üyeliğine de, siyasete de devam etmişti.
***
Ama yine de düşüncesizce söylenilen sözün bir şekilde yenilmesi, sindirilmesi gerekiyordu.
Şahin Sevinç pazar akşamı arayarak, Mustafa Bozbey ile birlikte basın toplantısı düzenleyeceklerini, şahsımı da bu toplantıda görmekten memnun olacağını söyleyince kabul ettim tabii ki…
Ardından da daveti mesajla iletti.
***
Şahin Sevinç’in Şahin Bey Döner’de düzenlediği basın toplantısına gitmeden önce senaryolar yazmaya başlamıştım bile.
Mesela, CHP kulislerinden aldığım bilgilere göre, CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Mustafa Bozbey’in; kongrede destek vermediği İl Başkanı İsmet Karaca ve Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz ile birlikte bir cephe oluşturduğu, bu cephede birbirlerini destekleyerek milletvekilliği listesinde ilk sıralara taşıma çabasında olacakları söyleniyordu.
Şimdi bu kulis bilgilerini doğrulayacak işaretlerden biri olan İsmet Karaca’nın milletvekilliği kesinleşmiş gibi istifasını açıklamıştı. Ve hatta İsmet Karaca, İl Başkanlığı görevini yardımcısı olan Turgut Özkan’a bırakmıştı…
“Birinci adım tamam, sıra ikinci adımda mı acaba?” düşüncesiyle gittim basın toplantısına…
Fakat, Mustafa Bozbey bizler gibi kendisinin de orada misafir olduğunu ve Şahin Sevinç’e destek olmak için yanında bulunduğunu belirtti.
***
Peki Şahin Sevinç ne dedi?
Söylediklerinden anlaşılıyor ki, hiçbir zaman istifa edemediği daha doğrusu bırakamadığı aktif siyasete geri döndüğünü, bu kararın bir hata olduğunu anlattı.
Özellikle bölgesindeki kanaat önderleri (!) tarafından tekrar siyasete itildiğini açıkladı.
E hayırlı olsun. Zaten bırakmadığın siyasete tekrar hoş geldin Sayın Sevinç…
***
Tabi toplantıda uzun zamandır kendisiyle bir araya gelemediğimiz Mustafa Bozbey’e gelen sorular, toplantının odağını bir anda değiştirdi.
Oklar tam anlamıyla Bozbey’e dönünce merak edilen hemen hemen her şey soruldu…
Fakat, şunu gördük ki; CHP kendisine ne kadar demokratik derse desin, aslında totaliter yönetiliyor.
Çünkü, ne sorsak “Genel Merkez bilir, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bilir” cevapları veriliyor.
Aslında CHP’nin kendi içerisinde bile demokratik yapıdan vazgeçtiği görülüyor.
Peki…
Daha kendi partisi içerisinde demokrasiyi yaşatamayan ve bir birey olarak kendi görüşlerini ortaya koyamayan bir parti ülkeyi yönetmeye kalktığında da aynı şekilde totaliter yönetmeyeceğini nereden bilebiliriz.
İşte bu konuyu ben de Bozbey’e yönelttim.
Tabi ki, Mustafa Bozbey CHP’nin demokratlığına söz ettirmedi. Ama cevabına da Türkiye'de siyasi partiler kanunun değişmesi gerektiğini hatırlatarak başladı söze.
Dedi ki: “Tüm siyasi partilerin örgütlenme yapısına bakınız. Her parti bu sistemini değiştirmeli. Her şey ve herkes ön seçimle belirlenmeli. Fakat mevcut yapılara baktığımız zaman bunun yeterli olmadığını görüyoruz.”
***
Aslında aklımda bir soru daha vardı! Oraya gidiş amacımı yukarıda yazmıştım. Mustafa Bozbey vekil listesinde yer alacak mıydı? Bu soruyu da Norm Haber köşe yazarı Yasemin Güler sordu…
“Benim şahsi olarak hedefim Büyükşehir Belediye Başkanlığı” yanıtını verdi Bozbey!
Ama ben aldığım cevaptan tabii ki tatmin olmadım.
Kulislerden aldığım iddiaları sormazsam olmazdı.
Bu nedenle de programın bitişini bekledim.
Program sonrası Mustafa Bozbey’e direkt olarak açık açık hakkındaki milletvekili iddialarını ve İsmet Karaca ile Hayri Türkyılmaz’la aynı cephede olup olmadığını dile getirerek; bunun doğruluk payını sordum.
“Siyaset sıkışmış bir yapıdır. Bir şekilde arkadan gelenlerin öndekileri iterek kendine bir yer açması gerekiyor. Siyasi kulisler de bu konuşmalar yapılır” dedi.
Ben “Bu 3 ismi yan yana duyduğumda daha neler diye tepki vermiştim” dedim.
Bozbey de “Daha neler!” diyerek destekledi aslında tepkimi…
Fakat şu da bir gerçek ki… Doğru olsa bile hiçbir siyasetçi ‘evet bu doğrudur’ demez, diyemez…
Yorum